Egzersiz beden için ne ise, okumak da zihin için odur…

Bilgi Çağı’nda yaşıyoruz. Çok sayıda kitap yazılıyor, basılıyor ve dağıtılıyor. Eskiye göre daha çok kitap satılıyor, internet aracılığıyla bir çok kitabın içeriğine hızlı erişim sağlıyoruz. Ancak tüm bu hareketliliğin sebebi daha çok ve etkin okuma yerine tüketim gibi görünüyor. Çoğu insan okuyamadığından şikayetçi çünkü zihinler gereksiz bilgilerle yorulmuş durumda. Birkaç sayfa okumak, anlamak ve düşünmek için her geçen gün daha az zaman kalıyor, daha az zaman ayrılıyor. 

Okuma alışkanlığını canlandırmamız gerekiyor, çünkü sadece kültürel gelişim için değil, günlük arınma ve günlük zihinsel-psikolojik beslenme için iyi ve kaliteli okumaya ihtiyaç duyarız.Egzersiz beden için neyse, okumak da zihin için odur…  
Kitap okumak zihni besler,
Kitap okumak hayal gücünü geliştirir, yaratıcılığı artırır,Kitap okumak rutine girmeyi engeller, 
Kitap okumak dinlendirir.Kitap okumak insanın düşüncelerini olgunlaştırır.Okuyan insanın konsantrasyon gücü oldukça fazladır.
Okuyan insan kültürlüdür, bilinçli bir insandır.
Okuyan insanın bilgi dağarcığı fazladır ve böylece akıcı bir şekilde konuşma olanağı sağlamaktadır.
Okuyan insan hızlı düşünür.

Okumanın beynimize faydaları
Araştırmalar kitap okuyan bir insanın zihinsel algılama ve anlama oranı, hiç okumayan bir insana göre %60 daha fazla olduğunu belirtiyor. Okuyan beyin üretkendir ve bu faaliyeti insanı zihinsel tembellikten kurtarır. Okuma, beyinin iki lobu arasında bağlantıyı kurar ve beyinin gelişimine yüksek oranda katkı sağlar. Okuma beyini güçlendirmekle birlikte, anlama ve algılamayı kuvvetlendirir. Beyin-göz ilişkisi kurarak daha hızlı algılama olanağı sağlar. IQ seviyesinin artmasına yardımcı olur.
Carnegie Mellon Üniversitesi Bilişsel Beyin Görüntüleme Merkezi araştırmalarında 8- 12 yaşlardaki çocuklarda okumanın Beyin üzerindeki etkileri araştırılmış. Araştırmanın sonunda okuma miktarı yüksek çocuklara oranla okuma miktarı düşük çocukların beyinlerindeki gri maddenin az olduğu görüntülenmiş. Diğer ders yılında, okuması zayıf çocuklar 100 saatlik bir okuma eğitimine alınmışlar ve bu çocukların okuma yeteneklerinin geliştiği tespit edilmiş. Aynı zamanda beyin MR larında beyin dokularının değiştiği ve geliştiği ortaya çıkmış. Duygusal bilişsel sezgisel gelişime katkı sağlamakla birlikte okuma eyleminin  beyinde yapısal değişikliklere neden olduğu kanıtlanmış durumda.  
Daha da iyisi, beyin her yaşta gelişimine devam eden bir organ. Diğer bir deyişle, beynimizi geliştirmek için okumanın yaş sınırı yok. 

Kitap okumak önemli midir?
Evet, ama önemli olan sadece kitap okumak değil, okuduklarımızdan öğrenmektir. Öğrenmek ile kitap okumak arasında fark vardır. Bir sürü kitap okuyabilirsiniz, ama hiçbir şey öğrenmeyebilirsiniz. Kendinde var olan güçleri ortaya çıkarmak ve bunları geliştirmek için sürekli bir uğraş ve araştırma içinde olan insan, bunu gerçekleştirmek için okuma, dinleme, gözlem, deneme gibi birikim kazanma yollarına başvurur. Bu birikim kazanma yolları içinde özel bir yere sahip olanı okumaktır. Okuma eylemi herhangi bir kitabı, dergiyi, gazeteyi, yazıyı salt okuma şeklinde anlaşılmamalıdır.Okumanın en önemli motivasyonu meraktır. Eğer gerçekten sizin için önemli bir sorunun cevabını merak ediyorsanız, o merak tatmin olmadan gözünüze uyku girmeyecekse bir günde bir kitap değil, on kitap bile okuyabilirsiniz. Bir soruya cevap aramak, insana bir yön bir amaç verir. Elinize bir kitap alıp okumaya başladığınızda acele etmek için bir nedeniniz yoktur. Bu durum olumsuz bir gerilim yaratır ve insan içinde bulunduğu okuma eylemine yabancılaşır.

Her şeyden önce okuma alışkanlığını kazanabilmek için “içsel denetiminizi” sağlamanız gerektiğini bilelim. Yani dışarıdan ne kadar etki olursa olsun, sonuçta bu alışkanlığı kendi çabalarımızla kazanacağımızın farkında olalım. Okumayı, “boş vakitleri doldurmak” diye adlandırmamak ve bunu yaşamımızda bu yönüyle uygulamaya çalışmamak gerekir. Çünkü okumak, kişinin bir ihtiyacı olmalıdır. 

İyi bir okur…İyi bir okur, disiplinler arası bilgi geçişini iyi yapabilendir.
Sadece sürekli okuyarak bilgi hamalı haline gelmekten ziyade yazan, üreten, anlatan, yeniden üreten bir insan olmak demektir. 
İyi bir okur, seçerek okuyandır. 

İyi okuma nedir?
Seçerek okumaktır,Okuduklarından aldıklarına hayatında yer verebilmektir,Okuduğunu uygulayabilmektir. 

Uygun Okuma Ortamı
1- Beden; oturuş şekli, 2- Işık , 3-Mekan 

Her türlü iş, eylem, davranış en etkili sonuca uygun zaman ve zeminde ulaşır. Bu açıdan bakıldığında yalnızca etkin ve hızlı okuma için değil tüm işler için gerekli koşullar sağlanmalıdır. İnsanın okuma gibi bilişsel bir olayda okurun dikkatini dışarıya ya da kendi bedenindeki bir soruna yöneltmesi okumayı hemen kesintiye uğratır. 

Beden: Beden öne doğru eğik ya da arkaya doğru yatık olmamalıdır. İlki mide sorunu getirir ikincisi uyku. Rahat ve dik oturmalı, bedenimizin gergin olmamalıdır.

Işık: Tam karşıdan, doğrudan ve tepeden gelen ışık belli bir süre sonra gözleri rahatsız edecek, uzun sürelerde sağlığını bozacaktır. En iyisi sol arkadan gelen ve doğrudan olmayan ışıktır. Gözler ışık kaynağını direk olarak görmemelidir. 

Mekan: Bir başka gereksinim beynin zaman zaman yaptığı kaymalarda konsantrasyonun dağılmaması için odanın yalın olmasıdır. Kuşkusuz en iyi ortam her zaman olanaklı değildir ama okumama bahaneleri en aza indirilmelidir. Yapılacak her türlü davranışın, eylemin gücü bireyin onları yapmak istemesinde bulunur. 

Günümüz yaşam şartlarında her yerde okumayı öğrenmemiz gerekiyor; otobüste, durakta, bir sırada beklerken…Aslında böyle bir ortamda okumak her ne kadar zor olsa da içinde bulunduğumuz ortamın stres ve yorgunluğundan uzaklaşmamız için bize bir kapı açacak ve kayıp zamanları daha iyi değerlendirmemizi sağlayacaktır. Okumaya başlarken… “Kitaplar da dostlar gibi iyi seçilmelidir.”
Hangi konulara ve türlere ilgili olduğunuzu ve ne düzeyde bir okuyucu olduğunuzu belirleyin. Eğer yaşamınız boyunca hiçbir roman, öykü, destan, masal, şiir vs okumadıysanız, ilgili olduğunuz konularda yazılmış, temel ve basit düzeydeki eserleri seçerek başlayın.
Alışkanlığınızı pekiştirecek hedefler belirleyin. Örneğin ayda iki bir kitap bitirme ile başlayıp, bunu haftada bir kitaba kadar indirmeye çalışın. Ayrıca kültür,mizah, bilimsel araştırma, tarih vb. dergilerine abone olun. Okumada aşırıya gitmemek kaydıyla seçici olun. Gördüğünüz her kitabı veya metni okumaya çalışmayın.
Okuduğunuz bir kitabı, arkadaşlarınızla veya ailenizle paylaşın, hakkında konuşun, faydalı bulduğunuz yönleri çevrenize aktarın, bu hep kendi içinizde bilginizi pekiştirmenizi sağlayacak hem de etrafınızdaki kişilere faydası olacaktır. 
Kitaplarınızı, dergilerinizi arkadaşlarınızla bir süreliğine değiştirin. Başucu kitaplarınız dışında okuduğunuz kitapları kamuya açık bir kütüphaneye bağışlayın.

Kitap Okurken…Satırların kurşunkalemle altını çizin, paragrafların yanına yıldız koyun, bu işlem anlamlı bulduğunuz yerleri vurgulamak açısından önemlidir.
Zamanınız var ise kitabın özetini çıkarmanız da önemlidir, bu özet daha sonra ki zamanlarda kitaptan faydalanmanız için yardımcı olacaktır. 

Sonrasında…Beğendiğiniz bir kitabı tekrar tekrar okumaktan çekinmeyin. Çok farklı ve çok sayıda okumaktansa okuduğunuz ve faydasını gördüğünüz bir kitabı tekrar tekrar okumanız da çok faydalıdır. Okuduğunuz kitapların isimlerini not edebilirsiniz ve böylece zaman içerisinde okuduğunuz kitapları görebilirsiniz. Bu listeniz sizi daha fazla okumak için motive edecektir.  

En iyi kitapların okunması, geçmiş yüzyılların en büyük insanlarıyla konuşmak gibidir. (Descartes)
Biraz param olursa kitap alırım; eğer artarsa yiyecek ve giyecek alırım… (Erasmus)
İçinde kitap olmayan bir oda ruhsuz bir beden gibidir… (Cicero)

05.04.2013
Başak Arpacıoğlu

Bir erdem olarak ARAŞTIRMAK


Araştırmak, bir bilgiye ulaşmak ve ortaya çıkarmak için zihinsel bir arayıştır. Sormak, sorgulamak, eklektik (karşılaştırmalı) bir yöntemle incelemek, elde edilen bilgileri ayırt etmek, değerlendirmek, analiz etmek ve sentez yapmaktır. Araştırmak, yaratıcı bir çalışmadır ve bilgilerin birbirleriyle ilişkilendirilerek, birleştirilerek, yeni uygulamalar yaratmak için kullanılmasıdır. Düşünce gücünün etkin ve bilinçli bir şekilde kullanılmasıdır.

“Her insan doğası gereği bilmek ister” der Aristoteles Metafizik kitabının ilk cümlesinde.

Araştırmak, merak ile başlar. Koyduğumuz ilgi ile gelişir. Zihinsel bir tutkuya benzer. Bizde eksik olanı ararız, araştırırız. Merak ettiğimiz konu ile aramızda bir çekim gücü oluşur ve bilgilere doğru yürürüz…yaklaşırız.

Araştırma, arama, öğrenme, bilinmeyeni bilinir yapma sürecidir, ancak bilebileceklerimiz kaynaklarımızla, kapasitelerimizle, bilincimizin seviyesiyle ve insani doğamızla sınırlı olduğundan, sonu olmayan bir çalışmadır. Ufuğa doğru bir yürüyüş gibi…Yürüdükçe bilgimiz artar, ancak her zaman bilmediklerimiz daha fazladır…Yürüdükçe uzaklaşan bir ufuk çizgisi gibi…
Bilgileri zihinsel besinlere benzetiyorum. Bedensel açlık ile zihinsel açlığı birbiriyle karşılaştırarak düşünüyorum. Bilgi sever bir insanın iştahla araştırma yapması, özel lezzetlere düşkünlüğü ile bilgilerin peşinden gitmesi, onları tadarken keyiften dimağının sulanması geliyor gözümün önüne.

Bu benzetmede bilgilerin içselleştirilmesiyle ilgili bir anahtar bulunuyor aslında. Nasıl harika yemeklerle donatılmış bir masaya bakıp önünden geçip gitmiyorsak, afiyetle yiyor, sindiriyor, sonra enerjiye, eyleme dönüştürüyorsak araştırma sonucunda ulaştığımız bilgileri yaşamımızda faydalı hale dönüştürebilmek için de aklımızı kullanarak benzer bir çalışma yapmalıyız.Aradaki fark şu, bedenimizde gerçekleşen bu süreç kendi zekasıyla bizim yönlendirmemiz olmadan gerçekleşirken, zihinsel süreç için bilinçli bir emek gerekiyor. 

Duyularımızla, aklımızla, tecrübeler ile edindiğimiz bilgileri sorguluyor, üzerine düşünüyor, onları ilişkilendiriyor, çözümlüyor, özümsüyor ve topladığımız bilgilerden kendi düşüncelerimizi üretiyor muyuz ? 

“İnsan yediğiyle değil, hazmettiğiyle yaşar” diyor bir filozof. Bilgiler onları okuduğumuzda değil, ancak ve ancak onlar üzerine düşündüğümüzde bilincimize geçerler. Öğrendiğimiz bilgileri yaşam içinde uygulamaya koyduğumuzda bizim olurlar. Aksi takdirde zihinsel halde kalarak zamanın aşındırması ile unutulmaya yüz tutarlar. 
Beden sağlığımıza çok önem veriyoruz, ya aklımızın sağlığına ? Fiziksel beslenme sözkonusu olunca önümüze gelen herşeyi yemiyor, son kullanma tarihine bakıyor, titiz bir şekilde seçiyoruz. Peki ama zihinsel beslenme için ne yapıyoruz ? Ne ile besliyoruz aklımızı ? Okuduğumuz, duyduğumuz, gördüğümüz bilgilerden hangilerini zihnimize alacağımızı seçiyor muyuz ? Faydalı ve zararlı olanı, iyi ile kötüyü birbirinden ayırt etmeyi biliyor muyuz? Sağlıklı, güçlü, net fikirlerimiz var mı ? Zihinsel olarak eksik ve sağlıksız beslenmenin sonucunda zayıflıklar, endişeler, şüpheler, korkular, takıntılar, güvensizlik, emin olmama, karar verememe, görüşün azalması, dengesiz fikirler, olumsuz düşünceler, takıntılar vb. yaşamaya başlıyoruz. Ne yersek o oluyoruz…

Bilgi, zihnin doğası ve bilinç ilişkilerine başka bir yazıda devam edeceğim. Düşünme ve bilgileri yaşama geçirme üzerine yeni yazılarda buluşacağız. 

Bu blogun yaratılmasındaki en önemli neden bu; bilgi çağında bilgi tüketiminden bilgi üretimine geçebilmek, bilmeyi, araştırmayı, düşünmeyi sevdirmek.
Bunu bu sanal ortamın dipsiz kuyusunda yapmaya niyetlenmiş olmam da zamanın gereği.
Geçmişin derinliklerinden günümüze uzanan kadim bilgilerin sağlam, eskimeyen, her daim geçerli öğretileri ile beslenen, o ipe sıkı sıkı tutunan ve onları yaşamaya gayret eden bir insan olarak herkese faydalı olmaları niyetiyle, bilgileri aktarma ve yaşatma sorumluluğunu hissediyorum.

Bugünlük araştırma erdemi ile ilgili ilham veren sözlerle düşünce güncesinin sonuna geliyorum. 

“Araştırma, zihinsel ve sezgisel yeteneklerin çift taraflı bir akıntı olarak insanın içine ve dünyaya doğru nüfuz etmesidir.” Delia Steinberg Guzman

“Hakikat yolu aranmakla bulunmaz. Ama bulanlar ancak arayanlardır.” Beyazıd-ı Bestami 

“Bilgeliğe ulaşmamıza izin veren, öğrendiklerimizin içselleştirilmesi, gerçek inceleme, araştırmadır.” Delia Steinberg Guzman 

“Ben bir şeyler bilerek doğmadım; eskiye düşkündüm ve onu şevkle aradım.” Konfüçyus 

“Tek bildiğim hiçbir şey bilmediğimdir, ancak isteğim araştırmaya devam etmektir.” Sokrates

30.03.2013, Başak Arpacıoğlu